
XVI. asır sonlarında Türklerin “Eflak” dedikleri Güney Romanya’nın Voyvodası Mihai, devlete isyan etti. Sadrazam Sinan paşa 100.000 kişilik bir orduyla Romanya’ya girdi. Türk ordusu karşısında ezilmek istemeyen Mihai Türkler ilerledikçe geri çekiliyordu. Sinan Paşa Romen isyanını bastırdığını sanarak geri dönmeye başladı. Bu sırada Satırcı Mehmed Paşa’yı sadece 2.000 askerle Bükreş’te bırakmıştı.
Sadrazam’ın bütün harekâtını casusları aracılığı ile günü gününe, hatta saati saatine haber alan asi voyvoda Mihai, Sinan Paşa Targovişte (Targoviste) şehrinden ayrılır ayrılmaz Eflâk’a girdi. Türk ordusunu icabında kaçabilmek için 24 saatlik mesafeden takip ediyordu.19 Ekim 1595 günü Mihai, Targovişte ulaştı ve şehre girdi. Şehri savunan 3500 Türk’ten Ali Paşa, Koçu bey ve diğer yüksek rütbeli subaylar esir edilerek hafif ateşte çevrile çevrile kızdırıldıktan sonra Mihai ve maiyeti tarafından büyük bir iştahla yenildiler. Diğer Türkler kazığa oturtuldu. Bu suretle kazıklı voyvodadan bir buçuk yüzyıl sonra Romenlerin yamyamlıkta bir nebze geriye gitmedikleri anlaşıldı. Esasen hepsi vahşi yapılı olan balkan kavimlerini bu gibi alışkanlıklardan alıkoyan Türk idaresiydi. (Hortlak ve vampir hikâyelerinin bütün dünyaya Transilvanya denilen Romanya’dan yayılması bir tesadüf değildir.)
Bu facia olurken, gafil Sinan Paşa, Tuna’nın kuzey kıyısına erişmiş Yerköğü (Giurgiu ) kalesine gelmişti. Yerköyü’nün karşısında, Tuna’nın öbür kıyısındaki Ruscuk’a geçecekti. Önce kendisi ve maiyeti Tuna’yı geçerek Ruscuk’a erişti. Ordunun ve ağırlıkların geçmesi 3 gün 3 gece sürecekti. Ordunun ardını korumakla görevli akıncı sınıfı, en son geçecek ve onlarda geçince köprü yıkılacaktı. Türk askeri, bilhassa akıncılar, büyük ölçüde ganimet almıştı.
İktidarını her zaman için servetine borçlu olan Sinan Paşa, bu ganimetten beşte bir devlet payı, bilhassa serdar payını kaçırmamakiçinköprübaşlarına tahsildarlar koydu. Savaş alanında bulunan bir ordudan ganimet payının o zamana kadar bu şekilde toplandığı görülmüş şey değildi! Sinan paşanın icadıydı. Tahsildar köprüden geçen her askerin eşyasını yoklayıp, hazine ve serdar payınıaldıktan sonra salıveriyorlardı.
O tarihte akıncı kökü kesildi ve bir daha kendisini toparlayamayarak gitgide önemini yitirdi. Bu suretle XVI. asrın son yıllarında Türk akıncı ocağı, bir daha altından kalkamayacağı bir darbe yedi. XVII. asırda Akıncılık artık geçen iki yüzyıldaki önemini kaybetmişti.
Bu faciada büyük sorumluluk Sinan Paşadadır. Diğer sorumsuzluklarına rahmet okutan, bu son marifetinde fazla üzüntü göstermeyen Paşa’nın tek endişesi köprü faciasının iktidardan düşmesine sebep verip vermeyeceğiydi. Ordu, “yaptığın rezaleti gör!” diye sadrazam’ın aleyhinde gösteri yaptıysa da seksenlik ihtiyar, buna da aldırmadı. Subaylar Sadrazam’dan izin alma ya lüzum bile duymadan birlikleriyle, kışlamak üzere, şuraya buraya dağıldılar.
8 kasım 1595’te Sinan Paşa Ruscuk’tan ayrıldı. Ruscuk-İstanbul yolunda tek düşüncesi sebep olduğu yıkımları ne şekilde açıklayacağı, iktidarda nasıl kalabileceği ve muhaliflerini nasıl korkutacağı veya satın alacağı idi. Ancak daha İstanbul’a varmadan yolda azledildi.
Sebep olduğu faciaların onda biri kadar suç işleyen paşaların hayatlarını koruyamadıkları XVI. yüzyılda Sinan Paşa Malkara’daki malikânesine çekildi. Tek endişesi beşinci defa nasıl sadrazam olacağı düşüncesiydi. Bu inanılmaz işte oldu. Sinan Paşa’nın halefi olan Lala Mehmed Paşa, ancak 9 günlük bir sadrazamlıktan sonra öldü. Sinan Paşa gene sadaret makamına çağrıldı.4 ay 5 gün sonra, bu görevde iken seksen küsur yaşında öldü ve bu şekilde uzun siyasi hayatını kapattı.
ÖztunaYılmaz; “Türk Akıncıları ve Akıncı Ocağının Sönmesi” Hayat Tarih Mecmuası. Haziran 1978. sayı;5.