Scroll Top

Osmanlı Modernleşmenin Neresindeydi?

 Prof. Dr. Coşkun Çakır’ın Bursa’daki söyleşisinde ‘modernleşme neydi ve Osmanlı modernleşmenin neresindeydi’ sorularına cevap arandı..

İstanbul Şehir Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Tarih Bölümü hocalarından Coşkun Çakır, 23 Kasım Cuma gecesi Birlik Vakfı Bursa Şubesi’nin düzenlediği etkinlikte, Osmanlıyı anlama konusunda önemli bir süreç olan modernleşme konusuna değindi. Etkinlikte “modernleşme ve Osmanlı modernleşmesi” ele alındı.

Üç T: Türkiye, Tarih, Toplum

Osmanlı modernleşmesi denen sürecin hâlâ devam ettiğini söyleyerek başladı söze Prof. Dr. Coşkun Çakır ve sohbeti boyunca kullanacağı “modernleşme” teriminin “Batılılaşma, yenileşme, değişme” anlamında kullanılacağının altını çizdi.

Prof. Dr. Coşkun Çakır, Türkiye’nin sadece coğrafî sınırlarıyla kayıtlı olan bir ülke olmadığına dikkat çekerek şunları söyledi:

İlk T: Türkiye

“Türkiye dendiğinde, Edirne-Kars arasındaki coğrafya kastediliyor. Bu böyle değildir. Öyle olsaydı, bu sınırların dışında olan olayların bizi ilgilendirmemesi gerekirdi. Ama ilgilendiriyor. Demek ki Türkiye, sadece bu sınırlardan ibaret değil. Unutmayalım ki 28 Ekim’de başka bir toplum, 29 Ekim’de bir başka toplum yaşamıyordu bu topraklarda.  Selçuklulardan Osmanlılara, Osmanlılardan da Türkiye’ye uzanan bir süreç söz konusu.”

İkinci T: Tarih ve coğrafya

Prof. Dr. Coşkun Çakır, tarih ve coğrafyanın ülkeler için bir veri olduğunu, coğrafyanın değiştirilmesinin mümkün olmadığını ama tarih konusunda söylenecek sözleri olduğunu söyleyerek şunları aktardı:

Coşkun Çakır

“Tarih ve coğrafya bir veridir ve bunu değiştirme şansımız yok. Ama aynı coğrafyada yaşayan bir toplum, tarihini farklı şekillendirip değiştirebilir.”

“Normal olarak bakıldığında tarih denen şey aslında bir belge yığınıdır. Ama tarihçi dediğimiz kişi, bu belgeleri ayıklar, yorumlar ve farklı bakış açısıyla yazar. Tarih denilen şey budur. Bu anlamda, tarih yazmak çok önemlidir. Tarih yazmak demek, yeniden bir yapı inşa etmek demektir. Tarih yazmak, ideoloji yazmaktır.”

“Modern tarih anlayışında tarih artık geçmişbilim değil gelecekbilimdir. Batı dünyası tarihe bu gözle bakmaktadır artık.”

“Unutulmamalı ki tarih, sorunların kaynağını içerdiği gibi, çözümü de bünyesinde taşır.”

Üçüncü T: Toplum

Prof. Dr. Coşkun Çakır, sacayağının üçüncü ayağına dair de şunları söyledi: “Yasaları değiştirmek kolay ama toplumu değiştirmek zordur. Toplumun değişmesi yüz yıllar ister. Bir toplumu değiştirmeye uğraşmak çok risklidir ve sonunun ne olacağı hiç belli olmaz.”

“Değişim kaçınılmazdır ama değişimin doğal olması önemlidir. Ahmet Cevdet Paşa, ‘Bir toplumun değişmesi engellenemez. Bunu engellemeye çalışmak, zamanı durdurmak istemeye benzer ki bu da imkânsızdır. Önemli olan değişimin doğru zamanda ve doğru biçimde olmasıdır.’ der.”

Coşkun ÇakırHangi Osmanlı?

Prof. Dr. Coşkun Çakır, Osmanlıdan bahsederken sadece Osmanlı demenin yetmeyeceğini şu sözlerle anlattı: “Osmanlı dendiğinde ‘Hangi Osmanlı’ diye sormak gerekir. Osmanlı denince 650 yıllık zaman diliminin hangi dönemi ve hangi coğrafyası kastediliyor? Balkanlardaki Osmanlı mı, Kafkaslardaki Osmanlı mı, Tanzimat Dönemi Osmanlısı mı? Hangi Osmanlı? Bakıldığında, tüm bu Osmanlının aynı Osmanlı olmadığı açıktır.

Osmanlı kimler için önemlidir?

Osmanlının öneminin gözardı edilemeyeceğini bir kez daha vurgulayan Prof. Dr. Coşkun Çakır, bu önemi şu sözlerle aktardı: “Osmanlı, üç tarih için önemlidir: İslam tarihi, Türk tarihi ve dünya tarihi… Osmanlı temelde Türk devletidir ve Türk tarihi için önem taşır. İslam tarihi için önemlidir çünkü yaklaşık 1500 yılık bir İslam tarihinin 650 senesi Osmanlı ile yazıldı sayılır. Dünya tarihi için önemlidir çünkü Osmanlı dünyayı değiştirmiştir ve Osmanlı yıkıldıktan sonra Osmanlının küllerinden 36 devlet doğmuştur.”

Prof. Dr. Coşkun Çakır, modernleşme çabalarının ve modernleşme gerekçelerinin neler olduğunu anlatmak için bazı kavramlara başvurdu önce. Osmanlının kendini ifade etmek için başvurduğu kavramı merkeze alarak Osmanlının modernleşmesini açıkladı: “Osmanlı, kurduğu sisteme ‘nizam’ adını verdi. Nizamda sorun yaşanınca da,  bu soruna ‘buhran’ dediler. Buhrandan çıkmak için çabalamışlar ve buna da ‘ıslahat’ adını vermişler. Günümüzdeki karşılığıyla ‘düzen,  kriz ve reform’.”

“Osmanlının sosyal, siyasi, kültürel, ekonomik, askeri vb. bir sürü sistemi vardı. Osmanlının askeri sistemi diğer devletlerden farklıydı: Bir tarafta sabit bir ordu varken diğer yanda normal zamanlarda tarımla, işle-güçle uğraşan, savaş zamanı ise asker kimliğine bürünen kişilerden oluşan bir ordu… Sefere sabit ordusuyla çıkan Osmanlı ordusuna diğer birimler yolda katılıyor ve bu katılımlarla ordu oluşuyordu. Bu, aynı zamanda Osmanlıya inanılmaz bir hareket ve hız kabiliyeti sağlıyordu.”

Batı modernleşirken Osmanlı

Batının reformlara başlamasıyla birlikte Osmanlıda da sorunların ortaya çıkmaya başladığına dikkat çeken Prof. Dr. Coşkun Çakır, 16, 17 ve 18. yüzyıllarda Batının reformlarla bir atılım yaşadığına, Osmanlının ise artık sorunlarla yüzleşmeye başladığına dikkat çekerek şöyle dedi:

“Batıdaki gelişmeleri gören Osmanlı, bu gelişmeleri anlamak için bürokratlarını Batı’ya gönderdi. Diğer yandan Osmanlı, kendi ana sorununun farkına varmıştı: Sorun askeriydi. Artık savaşlar daha uzun sürüyor, bu da halka daha fazla vergi yüklenmesi anlamına geliyordu. Vergi yüklendikçe halkın huzursuzluğu artıyor, bu da isyanlara ve göçlere yol açıyordu. Osmanlı, bu sorunu çözmek için ıslahata başladı.

Sonunda 3. Selim ıslahatı başlattı. Bu ıslahat ve bunun ardından gelen ıslahatlar kısa vadede sonuç almasa da, değişimi başlatması bakımından önemlidir. Birkaç aşamadan sonra Yeniçeri tasfiye edildi ve yerine Batılı anlamda organize olma eğilimi taşıyan bir ordu kuruldu.”

Tanzimat Fermanı aslında nedir?

Prof. Dr. Coşkun Çakır, Osmanlının modernleşme sürecinin kilometre taşlarını sayarken özellikle bir tanesine dikkat çekti: Tanzimat Fermanına: “1839’da ilan edilen Tanzimat Fermanı, kritik bir eşiktir. Osmanlı için bir değişimi işaret etmektedir ve bu değişiklik, tabir caizse, kıble değişikliğidir. Tanzimat Fermanı’yla birlikte Osmanlı, yönünü Batıya çevirmiştir. Bu, tarihî bir kırılmadır. Artık Osmanlıda sistem de yavaş yavaş değişmeye başlamıştır.”

2. Abdülhamid ve sonrası

Tam da bu kırılmaların yaşandığı bir dönemde 2. Abdülhamid’in çok ilginç bir şekilde tahta çıktığını anlatan Prof. Dr. Coşkun Çakır, konuyla ilgili şunları aktardı: “Olaylar sürpriz bir şekilde gelişti ve 2. Abdülhamid tahta çıktı. Onu tanımak çok zordur çünkü o, bazısı için Kızıl Sultan, bazısı için Ulu Hakan’dır. Ama ne olursa olsun o, 33 yıllık saltanatında birçok şeyi değiştirmiş bir sultandır. Mesela, 2. Mahmut’tan sonra zayıflayan sultanın gücü, 2. Abdülhamid’le tekrar güç kazanmıştır.”

“1908’de İttihatçılar iktidarı ele alır. Aslına bakılırsa 1908’de yaşanan şey bir ihtilal, bir devrim değil, bir darbedir. Yine aynı sene, 31 Mart olayı patlak verir. Bu olay, 2. Abdülhamid iktidarının fiilen sona ermesidir.”

“Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte liberal düşüncenin ağırlığı kendini iyice hissettirmiştir. Şu yaşadığımız süreci de, Türkiye’nin muhafazakârlaşması olarak değil, liberalleşmesi olarak okumak gerekir.”

Soru ve cevaplarla devam eden sohbet, Birlik Vakfı Bursa Şubesi’nin aşure ikramıyla sona erdi.

 

Kaynak: Dünya Bizim (Ahmet Serin)

www.dunyabizim.com/?aType=haber&ArticleID=11683

<div class="title-h4"><span style="color: #000000;">Social Networks</span></div>

<div class="title-h4"><span style="color: #000000;">Popular Posts</span></div>

Haftanın Yazıları

Güncel Yazılar