Scroll Top

Dijital Kütüphaneler Ağır Aksak

ekitapBir süredir Türkiye’nin hatırı sayılır kütüphanelerinden Atatürk Kitaplığı, hummalı bir çalışma ile telifi bitmiş eserleri dijital ortama aktarma çalışması yürütüyordu. Kalkınma Ajansı aracılığı ile büyük ölçüde Avrupa Birliği tarafından fonlanan Atatürk Kitaplığı sayısallaştırma projesinin nihayete ermesini hepimiz heyecanla bekliyorduk. Aslında çok büyük beklentilerimiz yoktu ama bir “garabet”  ile karşılaşmayı da ummuyorduk.

Çalışmalar bitince dijital ortama aktarılan kitapların, belgelerin, haritaların, resimlerin, kartpostalların, minyatürlerin, süreli yayınların her bir sayfasına damga “watermark” basılmış olduğunu gördük. Telifi bitmiş kamuya mal olmuş eserlere, hem de her bir sayfanın tam da orta yerine koskoca İBB damgası basmanın esbabı mucibesini doğrusu çözemedik.

Atatürk kitaplığı bununla bütün çalışmalarını tezyif etmiş,  gayretlerine halel getirmiş oldu. Birilerinin işgüzarlığı olduğu aşikar olan uygulamanın okuyucuya/araştırmacıya, ama her şeyden önce üzerine damga vurulan eserlerin müellifine saygısızlık olduğu ise tartışılmaz.

Dijital Kütüphaneler

Antik medeniyetlerde, kil tabletlerin korunması ve saklanması için odalar teşkil edilmiş böylece ilk kütüphaneler oluşmuştu. Nasıl ki kâğıdın ve mürekkebin icadı kütüphane mefhumunu baştanbaşa değiştirdi, bugün modern teknoloji de kitap, kütüphane, kütüphaneci ve okuyucu profilini hızla değiştiriyor. Artık kitaplar raflardan bilgisayarın hafızasına doğru taşınmaya başlandı.

2000’li yılların başında Toronto Üniversitesi, koleksiyonunda bulunan telif hakkı bitmiş Ataturk Kitapligieserleri internette kullanıma açmaya başladı. Böylece pek çok eski Türkçe eser de internet ortamına taşındı.

Konu ile ilgilenenler hatırlayacaktır; o günlerde Türkiye’de hemen her araştırmacı, Toronto Üniversitesi’nin ana sponsorlarından olduğu archive.org sitesinden ve bu sitede yer alan eski Türkçe eserlerden bahsediyordu.

İlerleyen yıllarda Avrupa ve Kuzey Amerika’daki pek çok üniversite kütüphanesi ortak projeler ile 2009 arifesine kadar dijitalleşme çalışmalarını büyük ölçüde tamamladı. Aslında bu gün vazgeçemediğimiz internetin sivil hayatta ilk kez Amerikan üniversiteleri arasında kullanıldığını, üniversitelerin aralarında veri akışını sağlamak için ağ vasıtasıyla birbirine bağlandığını anımsamamız, bu kitap ve katalog projelerin mazisinin ne kadar eski olduğunu hatırlatır.

Diğer yandan Türkiye’de 2010 yılında, Tokyo Üniversitesi’nin fonladığı bir proje ile İstanbul, Beyazıt Devlet Kütüphanesi Hakkı Tarık Us koleksiyonundaki süreli yayınların tamamını dijital ortama aktarıldı. Prof. Masami Arai’nin gayretleri ile yürütülen proje neticesi bu yayınlar Tokyo Üniversitesi’nin web sayfasından kullanıma açıldı. Böylece Japon dostlarımız sayesinde mütevazı de olsa bir “Osmanlıca süreli yayınlar” veri tabanımız oldu.

Türkitabletye’de Dijital Kütüphane

Zamanla Türkiye’de de IRCICA, Farabi dijital kütüphanesi, İSAM veri tabanları, Marmara, Sabancı ve nihayet Atatürk Üniversitesi münferit ve cılız projeler ile sahaya girdiler. Fakat hiçbir kurum üniversiteler arası ortak bir çalışmadan, hatırı sayılır dijital kütüphaneler ve veri tabanları inşa etmekten bahsetmedi. Çalışmalar hep müferit ve sathi kaldı.

Elan, İstanbul ve Ankara üniversiteleri birbirinden bağımsız projeler ile ellerindeki gazete koleksiyonları üzerinde çalışma yapıyor. TÜBİTAK’ise üniversiteler arası entegre veri tabanı çalışmalarına ön ayak olmak bir yana teknik ve kullanılabilirlik açıdan bir felaket olan ULAKBİM gibi bir garabet ile devam ediyor.

Dijital Kütüphane Dediğimiz

Hakikat ki kitapları dijital ortama aktarmak onları “gelişmiş fotokopi makineleri” marifeti ile taramak ve internete sunmaktan ibaret bir iş değil. Taramak ve internete açmak işin ucuz ve kolay tarafı. Asıl mühim olan kitapların satırlarına kadar inecek, ziyaretçiye teknik kolaylıklar sağlayacak, yığınla dijital doküman arasında yolunu bulmaya yardımcı olacak yazılımı sağlama ve organizasyonu yapabilmek.

HathiTrustPaperpast, Trove, HathiTrust, Archive.org, Gale, Prequest vs. gibi veri tabanları bunu hakkıyla yerine getiriyor. Aksi halde bir kısım eski eseri ve evrakı metrukeyi tarayıp internette koymak, bunu da “dijital kütüphane”,  “veri tabanı” olarak adlandırmak, koyunun olmadığı yerde keçiye “Abdurrahman Çelebi” denmesine benziyor.

Üniversitelerin açtığı dijital kütüphaneler veya Başbakanlık Osmanlı arşivinde kullanılan katalog programı hep aynı temel sıkıntıya işaret ediyor. Bünyesinde barındırdığı eserlere kifayet edecek, ihtiyaçlara cevap verecek “kullanıcı dostu” yazılımlar, sistemler yok! Hâlbuki bunların hepsi ücreti mukabilinde kolayca mümkün olabilecek hizmetler.

Mesela, TTK’nın bir dönem Belleten dergilerini “flash page flip” gibi kable’l milad bir uygulamayla ve anlamsız bir yöntemle internete açmaya çalıştığını ve hatta bununla iftihar ettiğini hatırımıza getirelim. Neyse ki daha sonra bundan rûcu ederek dergiler Google Drive yüklendi, bizde rahat bir nefes aldık.

İşlerin Ehil Kimlere Verilmesi

Lütfi Paşa’nın (ö. 1564) Asafname’yi kaleme aldığından beri 4,5 asır geçti fakat “suya nakış işler” gibi elan aynı dertten muztaribiz. Vazife ve ehliyet taksimi, işlerin ehli olan kimselere verilmesi. Maalesef Türkiye’de hâlâ makam sahibi olmayı ehliyet ve liyakat değil itaat, sadakat hatta zaman zaman hamakat belirliyor.

Tıpkı dijital kutuphanepek çok konuda olduğu gibi, dijital kütüphane projelerine nezaret edenlerin de konu hakkında pek ehil olmadıkları anlaşılıyor. Halbuki bu konuda çok mesafeler kat edildi, belli bir standar oluştu. Avrupa ve Amerikan üniversitelerinde bölümler, ve lisansüstü programlar açıldı.

Mesela TBMM Kütüphanesi dijital ortama aktarılırken projeyi yürütenlerin tecrübesizliğinden midir yoksa gerek görülmediğinden midir nedir bilinmez, eserlerin tamamı siyah-beyaz olarak tarandı. Herhalde hiç kimsenin aklına en azından nadir eserler için “renkli” tuşuna basmak gelmedi. Bilhassa Eski Türkçe kitaplarda yer yer kurt kemirmiş, güve kesmiş kısımların siyah beyaz taramada harf gibi göründüğü, yırtık, çizili kısımların, derkenarların ayırt edilemediği kimseyi alakadar etmedi.

Atatürk Kitaplığı Damgalı Eserler

Kalkınma Ajansı aracılığı ile büyük ölçüde AB tarafından fonlanan Atatürk Kitaplığı sayısallaştırma projesinin nihayete ermesini hepimiz heyecanla bekliyorduk. Çok büyük beklentilerimiz yoktu ama bir fiyasko ile karşılaşmayı da ummuyorduk.

Sayısallaştırılan kitapların “Yordam – Kütüphane Bilgi Belge Otomasyonu” gibi kerih bir arayüz ile sunulması bir yana,  kitapların, belgelerin, haritaların her bir sayfasına damga “watermark” basılması tam bir hayal kırıklığı oldu.  Kimse, telifi bitmiş kamuya mal olmuş eserlerin her bir sayfasının tam ortasına koskoca İBB damgası basmanın esbabı mucizesini çözemedi. Bu garabetin ehliyet ve liyakat ile değil sadakat ve hamakat ile işgal-i makam edenlerin işgüzarlığı olduğu ise aşikâr. Böyle bir uygulamanın okuyucuya/araştırmacıya, ama herşeyden önce üzerine damga vurulan eserlerin müellifine saygısızlık olduğu yadsınamaz.

Örnek olarak Atatürk Kitaplığı’nın sayısal ortama aktardığı materyallerden sondaj usulü derlenmiş bazı görselleri aşağıda veriyoruz.

Kartpostal (1)Kartpostal (3)Kartpostal (2)
Kartpostal (4)Kartpostal (6)Kartpostal (8)

Ataturk Kitapligi Tarama

<div class="title-h4"><span style="color: #000000;">Social Networks</span></div>

<div class="title-h4"><span style="color: #000000;">Popular Posts</span></div>

Haftanın Yazıları

Güncel Yazılar