Tarihi boyunca 3 büyük imparatorluğuna merkezlik yapmış İstanbul aynı zamanda bir medeniyet, tarih, kültür, finans, ticaret bölgesi de olmuştur. Fakat yüzyıllar boyunca İstanbul’a bela 2 afet vardır ki birisi depremleri , diğeri yangınları. İstanbul’un bu afetleri sırnaşıktır da! Zira bir geldiler mi tam 40 gün gitmezler…
Bazen kaza, bazen kasti, bazen de belirsizce (!) çıkan ve günlerce süren yangınlardan başka şehir depremlerle de hep haşır neşir olmuştur. Hatta her an bir deprem tehdidi altında yaşandığı tarihi kayıtların işaret ettiği bir husus. Gelin fetih’den sonraki İstanbul depremlerine birlikte bakalım..
1489 Zelzelesi
Fetihten 36 sene sonra 2. Bayezid döneminde vuku bulan deprem ilk şiddetli sarsıntıdır. Gece meydana gelen depremde pek çok bina hasar görmüş, bazı camilerin şadırvanları yıkılmış, surlarda dökülmeler olmuştur. Fakat halkın ikamet ettiği evlerin geneli ahşap olduğundan fazla can kaybı olmadığı anlaşılmaktadır. Depreme dair dönemin kaynaklarında çok etraflı bilgi de yer almaz.
1509 Depremi ( Küçük Kıyamet–Kıyamet-i Suğra )
İstanbul’da meydana gelen depremlerin en şiddetlilerinden birisi olarak tarihe geçen deprem 22 Ağustos günü ikindi vakti meydana gelmiştir. Günümüz araştırmacılarının ortaya koyduğu değerlendirmelere bakıldığında merkez üssünün Adalar açıkları olduğu anlaşılmaktadır. Halkın “küçük kıyamet “ dediği deprem yalnız İstanbul’da değil Bursa, İznik, Bolu, Tekirdağ, Edirne, Yunanistan’da büyük hasarlar meydana getirmiş Dimetoka tamamen yerle bir olurken Çorum’un 2 mahallesi tamamen göçmüştür. Sarsıntı Avusturya ve Nil deltasından dahi hissedilmiştir. Artçı sarsıntılar İstanbul civarında 45 gün devam etmiştir. Dönemin kaynaklar depremden sonra günlerce yerin altında gök gürültüsü benzeri sesler geldiğini, artçı sarsıntıların korkusuyla pek çok hamile kadının çocuklarını düşürdüğünü, yaşlıların sekte-i kalpten vefat ettiğini rivayet ederler.
Fetihten 56 sene sonra yaşanan depremde İstanbul’da ki 109 cami ve 1070 ev harabe haline gelmiş neredeyse yıkılmayan minare kalmamıştır. Fatih Camii adeta yel ile yeksan olurken Pera tarafında hasar daha şiddetlidir yer yer yarıklar meydana gelerek su ve kum fışkırmaları olur.
Sarsıntı ile Marmara denizinde tsunami meydana gelerek İstanbul ve Galata surlarını aşan dev dalgalar kıyı kesimde kayda değer zararlar verir. Şehre gelen su yollarının çökmesi, deprem sonrasında su sıkıntısı oluşturunca aylarca aralıksız şehre su taşıyan su kervanları organize edilir.
Depremde Topkapı sarayının önemli kısımlarında da çökmeler olmuş II. Bayezid’in yatak odası göçmüştür. Felakette veziriazam Mustafa Paşanın konağında atlarla birlikte 300 kişi enkaz altında kalarak ölmüştür.
Padişah Topkapı sarayının bahçesine çadır kurdurarak burada kalmaya başlamış ancak artçı sarsıntılar ve yer altından işitilen gök gürültüsü benzeri ses iyice asapları bozunca 10 gün sora Edirne’ye gitmiştir. Ancak padişahın gidişinden 5 gün sonra Edirne’de de şiddetli bir deprem yaşanır.
Depremden bir müddet sonra 1510’da bir komisyon oluşturularak 66.000 amele 3.000 inşaat ustası ve 11 000 kireç karıcı ile tamir tadilat ve yapım işlerine başlanıp Haziran 1511’da işler tamamen bitirilir.
Bu felakette genelde kargir (taş) binaların hasar gördüğü anlaşılınca artık İstanbul halkını hiçbir kuvvet taş binaya koyamaz olduğundan ahşap yapıların ön plana çıkmaya başladığı görülür. Bu da İstanbul yangınlarına davet çıkaracaktır.
1557 Zelzelesi
Nisan 1557, Kaanuni Süleyman devrinde meydana gelen deprem’de Fatih camii ağır hasar görmüş, pek çok minare külahları devrilmiş, Surlarda yıkılmalar olmuştur. Ayasofya’nın mozaiklerini örten sıvalar hemen hepten dökülür.
1648 Depremi
28 Haziran 1648 günü güneş batmadan evvel ani ve korkunç bir uğultu işitilir. Ardından uğultu ile beraber 3 kez şiddetli bir sarsıntı olur. Deniz üzerindeki gemileri birbiriyle çarpıştıracak kadar şiddetli bu sarsıntı evleri, haneleri, hanları hamamları, türbeleri, çeşmeleri yıkmakla bırakmaz adeta savurur. Bütün minareler savrularak yıkılır. Fatih Camii ağır hasar görür. Ünlü tarihçi Naima eserinde “ bunun emsali bir zelzele bir asırdır görülmedi ” yazmaktadır. Deprem Çorumdan Bosna’ya Kırımdan Kıbrıs’a çok geniş bir salanda hissedilir.
1690 Zelzelesi
11 Temmuz 1690 Salı akşam namazından sonra yerden yukarı doğru gelen bir sarsıntı olur. Öyle ki insanları adeta hoplatır. Fatih Camii kubbesi yarılır, Topkapı surları yıkılır.
1719 Zelzelesi
Mayıs 1719 senesi ikindi vakti meydana gelmiştir. Galata kulesi ve kız kulesi hasar görmüştür. Denizden vuran dev dalgalar kayıkları ve gemileri karanın epey iç kısımlarına savurmuştur.
1754 Depremi
2 Eylül 1754’de önce ufak bir sarsıntı meydana gelmiş arkasından kesik kesik ufak sallanmalar devam etmiştir. Bu öncü şokların ardından 30 saniye kadar devam eden ana şok dalgası vurmuş ve doğu – batı yönünde şiddetli bir sallantı yaşanmıştır. İzmit ve çevresini tamamen harabeye çeviren deprem İstanbul’da da yoğun hasar oluşturur. İstanbul’da bir deniz feneri yıkılır, Edirne kapısı ve Top kapısı kapısı Fatih ve Bayezid Camii kubbeleri çöker. Sarsıntıda sonra 30 gün kadar devam eden artçı şoklar sebebi ile şehir halkı, elçiler, devlet adamları ve padişah ( I. Mahmud ) şehri terk etmiş, İstanbul adeta boşalmıştır. Bereket ki hiç can kaybı yaşanmamıştır.
1766 Depremi
22 Mayıs 1766 Sabahı, kurban bayramının 3. Günü güneşin doğuşundan kısa bir süre sonra vuku bulur. Sarsıntı sırasında korkunç bir gürültü duyulur. Güney-Kuzey doğrultusunda vuran sarsıntı 2 dakika sürer ve sonrasında gürültü kesilir. 3 – 4 dakika sonra tekrar bir sallanma olur.
Depremin artçıları 8 ay devam eder. Temmuzda yaşanan bir artçı şok çok şiddetli olur ve henüz çadırlardan evlerine dönen halkı tekrar çadıra döker.
İstanbul’da hasar geniş bir alana yayılır, Galata’dan Pera’ya Üsküdar’dan Boğazdaki köylere kadar yıkımlar olur. 4 – 5 bin civarında can kaybı yaşanır. Zarar gören binaların kâhir ekseriyeti kargir olmakla birlikte ahşap binalar da zarar görenler arasındadır.
Süleymaniye, Şehzadebaşı, Sultan Selim camileri hasar alırken Fatih Camii tamamen çökmüş hatta o sırada medresede bulunan 100’den fazla talebe göçük altında kalarak vefat etmiştir. Az ilerisindeki Hafız Ahmet Paşa Cami’de müştemilatı ile birlikte yerinden kaymıştır. Fatih camiinin yapımına vakıflarının geliri yetmediğinden hazine-i hümayundan para tahsis edilmiş, 1771’de ancak ibadete açılabilmiştir.
Topkapı sarayının dış duvarları, mutfakları, kuleleri, darphane, ağır hasar görmüştür. Şehrin Yedikule ve Eğrikapı arasındaki surları çoğunlukla yıkılmıştır. Zelzele sonrası payitaht adeta baştan sona yeniden inşa olunur.
1894 Depremi
İstanbul da 17 Ağustos 1999 depreminden önce yaşanan en şiddetli deprem 10 Temmuz 1894 depremidir. “Büyük Hareket-i Arz” (Büyük yer hareketi) olarak anılan deprem çok geniş bir alanda hissedilerek, İstanbul’da ağır hasarlara sebep olur. Sultan 2. Abdülhamid bu deprem sebebiyle Atina Rasathanesinden bir teknik heyet getirtmiş ve Avrupa’dan çeşitli deprem cihazları sipariş ettirmiştir. Ekip çeşitli araştırma ve incelemeler sonucu bir deprem raporu hazırlayarak padişaha sunar.
Rapora göre deprem 12:24’de 3 şiddetli sarsıntı şeklinde olmuş, 1. ve 2. Sarsıntıda yer altından feci sesler duyulmuş yer yüzü dalgalı bir deniz üzerindeymişçesine sallanmıştır.
[nggallery id=49]
Depremden sonra bazı arazilerde yarılma çatlama ve çökmeler tespit edilmiştir. Ambarlıda 5 km uzunluğunda 14 cm genişliğinde sahile 300 km uzakta bir yarık ve bundan 30 m daha deniz tarafında 100 m uzunluğunda 9 cm genişliğinde ikinci bir yarık tespit edilmiştir. Heybeliada Ruhban Okulu ile Ticaret Okulu arasında 200 m uzunluğunda 8 cm genişliğinde bir yarık oluşmuş yine kınalı adada yarıklar görülmüştür. Burgazada’sında sahile paralel kuzey-güney yönlü 200 m uzunluğunda 7 cm eninde bir yarık tespit edilmiştir. Ortaköy’de denize paralel yarıklar oluşmuş ve toprak bir miktar çökmüştür. Bu çökmeden dolayı deniz kenarındaki camii 2 derece kadar eğilmiştir. Erenköy’de sahile paralel yarıklar olduğu görülmüştür. Zelzelenin ilk gününden itibaren yarıkların eninde yavaş yavaş azalma olduğu fark edilir.
Deniz dibinden geçen telgraf hattının Kartal’dan Çanakkale’ye kadar olan kısmında ve denizden 3 km açıkta bir yerden koptuğu anlaşılmış, birkaç gün sonra kablo çıkarılınca bıçakla kesilmiş gibi temizce kırıldığı görülmüştür.
Sarsıntı Su kaynaklarına ve kuyulara da tesir etmiştir. Sarsıntı’dan birkaç saat sonra Koru kaplıcalarının Suları kesilmiş ve akşama kadar gelmemiştir. Ambarlıda çeşmelerin suları kesilip 2-3 saat kadar akmadığı, Esenköy ’de bütün kaynak sularının 10-15 günü bir kat çoğaldığı, yine aynı yerde bir ayazmadan bir süreden beri su akmazken tekrar akmaya başladığı, Deniz sularının hayli dalgalandıktan sonra bazı noktalarda 50 metre kadar çekilip sonra geri döndüğü tespit edilir. Fakat hiçbir sahil şeridinde tamamen değişme olmamıştır.
Yeşilköy’de bir gemici deprem sırasında elini denize soktuğunda ılık olduğunu görmüş, aynı yerde depremden biraz evvel denize giren bir kadın denizin fazla ılık olduğunu fark ederek rahatsız olmuş, Yeşilköy sahilinde denize girenler de aynı şekilde denizin aşırı ılık olduğunu fark etmişlerdir. Bakırköy’de depremden az önce kuyudan su çeken kadın, soğuk olması gereken kuyu suyunun ılık olduğunu fark etmiştir.
Esenköy halkı depremden sonra denizden sütun gibi buhar çıktığını görmüşler deniz üzerinde kümelenerek 8 km mesafeye kadar gittiğini gözlemlemişlerdir. Depremden az önce pek çok yerde kırlangıçların yuvalarından uçarak telgraf hatları üzerinde kümelendikleri görülmüştür.
Depremde Heybeli ada Ruhban Okulu, Kapalı Çarşı, Galata da 1000 ev, Eminönü’nde ki pek çok han, Vezneciler, Gedikpaşa, ve Sultanahmed Sıbyan Okulu, Fatih Cami’nin 2 minaresi harap olmuş, türbeler, surlar, medrese ve minarelerin tamamı, fabrika ve imalathaneler, köprüler, hasar görmüştür. Pek çok kişi enkaz altında kalmıştır. İstanbul’da “ Sur içi “ denilen mahal adeta harabeye dönmüştür.
Kargir (taş) binaların hemen hepsi bir şekilde hasar görürken ahşap yapılar son derece iyi dayanmış, kötü yapılmış ahşap binalar bile sağlam kalmıştır. Bunlardan sonra en çok dayananlar tuğla ile yapılanlardır.
[nggallery id=50]