Bir fikir adamı olarak da ele alabileceğimiz Katip Çelebi, bilindiği üzere çok yönlü bir insandır. Hem tarihçidir, hem coğrafyacı. Zamanın matematik (hendese, cebir) ilimlerine vakıf olduğu gibi kendisi bir kartograf (haritacı) olarak da kabul edilebilir. Nitekim Cihannüma’da aslında yakın olarak resmettiği coğrafî muhitler bir diğer taraftan İbrahim Müteferrika’nın vazgeçilmez koleksiyonlarından biri olmuştur. Bundan önceki yazımızda Çelebi’nin Osmanlı eğitim sistemine getirdiği eleştirileri müstakil bir etüd ile ele almış ve bunların ilmî çevrelerce objektif bir perspektiften değerlendirilmediğini izah etmiştik. Bu yazımızda ise Mizanü’l-Hakk isimli eserde yer alan diğer mevzular üzerine bakış açıları getirmeye çalışalım.
Daha önce de belirttiğimiz gibi Mizanü’l- Hakk, Katip Çelebi hakkında yapılan yaklaşımların dile getirildiği en önemli eserdir. Bunu ölümünden hemen önce kaleme almıştır ve döneminde tartışılan mevzular üzerine kendi savunduğu görüşlerini belirtmiştir. Adı geçen başlıklar, daha çok dini mevhumlar üzerine odaklanıyordu. Osmanlı yönetim biçimi ve bürokrasisi göz önüne bulundurulduğunda, bir liste halinde sıraladığımız satır başlıklarının dini meseleler üzerine temellendirilmesi çok normaldir. Zaten Çelebi de sıkı bir dini tedrisattan geçmişti.
Bu eser, dönemin şeyhülislamı tarafından “doğruya sevk eden bir kitap” şeklinde de vasıflandırılmıştır. Bu nokta çok mühimdir. En azından tam bir entelektüel kişiliğe sahip Çelebi’nin, dönemin umumi atmosferi içinde hangi sahalarda söz sahibi olduğunu bizlere hatırlatır. Bu sefer, enteresan bir başlık olduğu ve Osmanlı ictimai hayatında sürekli bir tartışma konusu teşkil ettiği için “tütün (sigara) içme” mevzusunu tedkik edelim.
Sultan 4. Murat zamanında bir tütün yasağı geldiği herkesçe biliniyor. Fakat bu noktada şu hususu hatırlatmakta fayda var: Bu yasak padişahın direktifi doğrultusunda verilen keyfi bir engelleme değildi. Zamanki payitahtta bulunan birçok ev ahşap ve kâgir ile bina olunduğu için dikkatsiz tütün kullanıcıları birçok yangınlara ve bu yangınlarda tabii olarak maddi anlamda birçok zararlara sebebiyet veriyordu. Bir de 4. Murad Han için söylenen “hem yasakladı, hem de kendisi içki ve tütün içerdi” gibi ithamlar hiçbir muteber tarih kaynağında yer almamaktadır. Bu durum, sonradan popüler tarihçiler tarafından tarihe renk ve heyecan katmak için uydurulmuş birer hezeyandan başka bir şey değildir ve bundan öteye de geçmemektedir.
Bununla beraber tütün içilmesinin dini bağlamda “haram mı” “mekruh mu” “mübah mı” olduğu tartışması ele alınmaya çok öncelerden başlanmıştı.
Kâtip Çelebi bütün görüşleri sıraladıktan sonra tütünün, İslam uleması tarafından içilmesinin caiz olduğu fetvasını gösteriyor. Nitekim mübah bir şeye haram demenin doğru olmadığını söyledikten sonra kendisini tütün kullanmadığını, fakat bununla beraber içenlere bir şey dememek gerektiğini belirtiyor.
Tütüne mekruh dense bile “olsa olsa tabiatı itibariyle mekruhtur” deneceğini vurguluyor. Yani tütün yaprakları yandığı vakit, hoş kokmadığı için soğan, sarımsak ve lahana gibi tabiyatı, kokusu itibariyle mekruhtur. (Tab’an mekruh) Öte yandan dini anlamda bir mekruhluğu olmadığını izah ediyor. Nitekim kendisinden sonra gelen ve tanınmış birçok ilim ve devlet adamının da tütün kullandığı çeşitli biyografi kitaplarında yer almaktadır.
Hatta yazarın savunduğu diğer bir görüş ise, tütün satımının belirli noktalarda yapılmasıdır. Bu, devlet kontrolünde olduğu sürece daha sağlıklı bir yol izleyecektir.
Çelebi, şöyle bir de misal getirerek tütün faslını kapatıyor. Tiryakiye, adamın birisi şu beyti okumuş:
Dağıt bu dühanın bulutun sabr yeliyle
Aklın güneşine hâyıl oldu kerem eyle
(Sabır ve tahammül rüzgarıyla şu duman bulutunu dağıt. Yani tütün kullanma. Zira akıl güneşi kapanmış bir vaziyettedir.)
Tiryaki de hemen cevabı yapıştırmış:
Lezzet ü ta’mı dühanın şehd ile şekkerde yok
([Sen öyle diyorsun ama] Bu tütünün tadı ve içimi bal ile şekerde bile yok!)
Der-kenar: Bu vesile ile Tekel’in yeni yılla beraber kat’i olarak yapacağı sigara zammının, tiryakilerin cebini nasıl etkileyeceği de açıkçası ayrı bir merak konusu…