İkinci Dünya Savaşı tarihin en yıkıcı savaş olmuş 50 milyon insanın ölmesine onlarca şehrin ise adeta bir enkaz yanına dönüşmesine neden olmuştur. Savaşın bittiği 1945 yılından itibaren Stalingrad muharebeleri, Normandiya Çıkarması ve Midway Savaşı gibi pek çok mücadele filmlere konu olmuş, nesilden nesile anlatılmıştı. Ancak İkinci Dünya Savaşı’nın kaderini değiştiren Kuzey Afrika cephesi tarihin tozlu sayfalarında adeta kaybolmuştur.
Kuzey Afrika’nın coğrafi konumu onu önemli kılan faktörlerdendir. Bölgenin zengin petrol yatakları, Akdeniz’i kontrol eden kıyıları ve Mısır’da bulunan kara bağlantısı, Kuzey Afrika’yı stratejik açıdan önemli kılar.Bu sebeptendir ki tarihte pek çok savaşa tanıklık etmiş bu coğrafya, insanlığın gördüğü en büyük savaşa da tanıklık etmiştir. 1939’da başlayan İkinci Dünya Savaş, Faşist İtalya’nın Nazi Almanyası’nın yanında savaşa girmesiyle beraber Kuzey Afrika’ya da taşınmıştır.
İtalyanlar bu tarihte ellerinde tuttukları Libya’dan Mareşal Grazini komutasındaki yedi tümen ve üç yüz tank ile Mısır’daki İngiliz kuvvetlerine taarruz etmeye kalkmışlarsa da General O’Connor’ın karşı taarruzu ile Bingazi gerisine kadar püskürtülmüş ve adeta bir bozguna uğratılmışlardır. Benito Mussolini ise İtalya’nın uğradığı hezimetten sonra Adolf Hitler’den yardım istemiş ve en azından İtalyan ordusunun yerle bir olan itibarını Hitler’in de yardımıyla düzeltmeyi ummuştur. Hitler ise saldırmazlık paktı imzaladığı Sovyetler Birliği’ni fethetme gibi bir niyet beslediğinden, Almanların dikkati Kuzey Afrika’nın çölleri üzerine değil de Sovyet Rusya’nın uçsuz bucaksız ovalarına yoğunlaşmıştı. Fakat Hitler müttefiki Mussolini’yi kırmak istemediğinden emirlere uymayan, cesur, kararlı ve aynı zamanda başarılı bir general olan Erwin Rommel’i, yeni oluşturulmuş Afrika Kolordusu’nun başına atadı. Hitler, Rommel’i Afrika’ya yollayarak bir taşla iki kuş vurmuş oldu. Hem Mussolini’ye verdiği sözü tutmuş, hem de pek itaatkar olmayan Rommel’i başından savmıştı.
Kuzey Afrika, Rommel için bir sürgün yeri değil adeta yeteneklerini sergileyebileceği muazzam bir savaş alanıydı. Rommel 1891’de doğmuş, ailesinin isteğiyle orduya katılmış ve Birinci Dünya Savaşı’nda İtalyanları Alp Dağları’nda mağlup etmiş yetenekli bir askerdi.[1] Rommel Afrika’ya gönderilmeden önce Fransa’da savaşmaktaydı. 7. Zırhlı Birliği komuta eden Rommel, birliğinin sayıca ve mühimmat bakımından yetersiz olduğunu bilmesine rağmen emirlere karşı gelmiş ve kendilerininkinden üstün, yeni modernize edilmiş Renault tankları kullanan Fransızlara karşı taarruza geçmişti. Hızlı karar alma becerisi, ön cephede askerleriyle birlikte savaşması ve tarihte görülmemiş sıra dışı taktikler uygulaması Rommel’in birliğine zaferi getirdi. Rommel’in birliği o kadar hızlıydı ki Alman cephe hattı bir süre birliğin nerede olduğunu bulamamış ve bundan dolayı 7. Birlik “Hayalet Birlik” olarak anılmaya başlamıştı. Birlik, 16 Mayıs 1940’da taarruza geçerek 10 bin Fransız askerini esir aldı. Fransızların kayıpları 20 bin kişiyi aşarken Rommel ise sadece 36 askerini kaybetmişti.[2]
Rommel bu başarılarından sonra Hitler tarafından terfi ettirildi. 12 Şubat 1941’de Rommel Trablusgarp’a ulaştı. İngilizler Rommel’in bir savunma savaşı yapacağını ve elde kalan son İtalyan topraklarını savunacağını düşündüler. Ancak Hitler Rommel’e taarruz emri verdi. Rommel’in yerinde başka bir general olsaydı Hitlere itiraz edebilirdi, çünkü bölgeye yeni varan Alman askerleri hem coğrafyayı tanımıyordu, hem de sayıca İngiliz kuvvetlerinden azdılar. Fakat Rommel emri uyguladı ve mart ayı içerisinde sürpriz bir baskında bulunarak İngilizlere ilk mağlubiyetlerini yaşattı. İngilizler Rommel’in saldırmayacağından o kadar emindiler ki herhangi bir önlem bile almamışlardı. Ancak Rommel içgüdülerine güvenen gözü pek bir generaldi.
“Rommel, Kuzey Afrika’da İngiliz birliklerine karşı kazandığı başarılar nedeniyle “Çöl Tilkisi” (Wüstenfuchs) lakabıyla anıldı.”
Rommel’e kazandığı zaferlerin ardından bazı takviye birlikler ve tanklar gönderilmesi kararlaştırıldı. Ancak Malta üzerinden havalanan İngiliz uçaklarının Alman ve İtalyan donanmalarını bombardıman etmesi, Rommel’in işini daha da zorlaştırıyordu. İngilizler ise İskenderiye üzerinden her türlü ikmali yapabilecek bir durumdaydılar. İngilizler ikmal hatlarını yenileyip takviye kuvvetler aldılar. Rommel meselesini hızlı bir şekilde kökten çözmek maksadıyla 15 Mayıs 1941’de Brevity kod adıyla bir harekat düzenlediler. O zaman Rommel’in elinde çalışır durumda 30 tank vardı. Buna rağmen İngilizler taarruzlarında başarısız oldular ve adeta bozguna uğradılar. 1-2 ay sonra İngilizler bir taarruz denemesinde daha bulundular. Bu sefer harekatın kod adı “Savaş Baltası” idi; ama sonuç gene hezimetti.
İngilizlerin bu 2 saldırıda da bozguna uğramasının belli başlı nedenleri vardı. Rommel yeni taktikler geliştirmişti. 88 mm’lik anti-tank toplarını toprağa gömdürmüş, İngiliz tanklarının dikkatini belli bir noktaya çekerek İngilizleri gafil avlamıştı. “Çöl Tilkisi” sadece bununla da kalmamış, tankların arkasına teller taktırarak oluşturttuğu toz bulutlarıyla İngilizleri şaşkına çevirmiş; İngilizler büyük bir birliğin kendilerine saldırdığını düşünmüş ve pek çoğu savaş alanından geri çekilmiştir. İngilizlerin uğradığı hezimetlerden sonra artık insiyatif Rommel’in eline geçmişti. 21 Ocak 1942’de Rommel’in direktifi ile bir haber el altından; Rommel’in karargahından İtalyan Kuzey Afrika baş komutanlığına doğru sinsice yayıldı: “Rommel çekilmeye hazırlanıyor.” İtalyan komutanlar ve kurmay subayları hayretler içinde kalmıştı. 18 Ocak’ta Kahire’de duyulan bu haber hayret uyandırmakla beraber İngiliz başkomutanı Auchinleck buna pek de inanmamıştı. Auchinleck ısrarla Londra’dan daha fazla bilgi istiyor, herkes merakla cevabı bekliyordu. Acaba Berlin ne biliyordu? Ajanlar ufacık bir bilgiyi bile havada kapacak durumda bekliyorlardı.
Herkes bu soruları sorarken 21 Ocak günü Rommel emrini orduya dağıttı. Düşmanı imha maksadıyla taarruza geçilecekti. 21 Ocak 1942 günü Merselbrega’da ki İngiliz ileri karakolları saat 08.30’da Alman tanklarının olanca hızıyla kendilerine doğru geldiğini görünce hayretten ağızları açık kalmıştı. Başlattığı büyük taarruzu kararlılıkla devam ettiren Rommel kendisinden iki kat daha fazla kuvvetin bulunduğu Tobruk şehrini ele geçirdi ve 33 bin İngiliz askerini teslim aldı. Bu başarıyla beraber Rommel adını dünyaya duyurmuş ve kendisi Hitler tarafından mareşalliğe (Generalfeldmarschall) terfi ettirilmişti. Rommel düşman tarafının bile sempatisini kazanmıştı. Winston Churchill, Avam Kamarası’nda yaptığı konuşmada şu sözlere yer vermişti: “Singapur’u kaybettik, doğudaki topraklarımız elden gidiyor, ama savaşın tüm karışıklığına rağmen şunu diyebilirim ki, en azından karşımızda (Rommel’i kast ederek) çok cesur ve yetenekli bir general var.”[3] Cepheden ard arda gelen yenilgi haberleri Churchill’in üzerindeki baskıyı arttırmıştı. Mısır kaybedilirse Almanlar hem Arap, hem Kafkas petrollerine ulaşabilirler ve Müttefikler savaşı kaybedebilirlerdi. Askerlerinin moralini yükseltmek amacıyla Churchill Mısır’a bir ziyarette bulundu. Ve General Montgomery’i Mısır’daki kuvvetlerin başına getirdi.
Almanlar büyük başarılar elde etmişti ama bu başarıların bir bedeli vardı. Almanların yakıtları tükenmiş, askerleri yorulmuş ve ikmal hatları İngilizler tarafından kesilmişti. Oysa Amerikalılar yeni model Sherman tanklarını Mısır’a nakletmiş ve İngilizler El-Alamein kasabasında güçlü bir savunma hattı oluşturmuştu. Lojistik hatlarının yetersizlikleri de Almanları kötü bir biçimde etkilemeye başlamıştı. Cephede veba salgını başlamış ve Rommel’in karaciğerinde bir hastalık nüksetmişti. Bundan sonra Rommel tedavi için Berlin’e yollandı. Rommel’in yokluğunda İngilizler cephe hatlarını güçlendirdiler.
Rommel cepheye döndükten birkaç gün sonra İngilizler bin tankla büyük bir taarruza başladı. Rommel’in İngilizlere bin tankına karşı kullanabileceği sadece 400 tank vardı. Bu tankların çoğu da yakıt yetersizliği nedeniyle kullanılamaz haldeydi. Üstelik Berlin’deki Merkez Ordular Karargahı da hâlihazırda Stalingrad’da devam eden savaştan dolayı Kuzey Afrika Cephesi dahil her Alman cephesine takviye kuvvetler göndermeyi durdurmuştu. Bu şartlar altında Rommel’e göre savaş kaybedilmişti. Askerlerini boşu boşuna ölüme sürüklemesinin bir nedeni yoktu. Fakat Hitler, Rommel’e son adama kadar savaşmasını ve taarruza geçmesini emretti. Rommel emre uymadı. Çünkü Amerikalılar da Fas’a çıkarma yapmış ve Rommel için çember daralmıştı. Rommel sistematik bir şekilde birliklerini geri çekmeye başladı. Amacı birliklerini Tunus’tan tahliye etmekti. İngilizler ve Amerikalılar Rommel’i tamamen yok etmek için birkaç denemede bulundu; fakat bu denemeler başarısızlıkla sonuçlandı. Her ne kadar Rommel başarılı bir şekilde birliklerini Tunus’a çekse de birlikler tahliye edilemedi. Rommel ile birlikte İtalyan ve Alman generaller esir düşmemeleri amacıyla Almanya’ya tahliye edildi. 13 Ağustos 1943 günü 270 bin Alman-İtalyan askeri Amerikan ve İngiliz kuvvetlerine teslim oldu.
Kalan son Alman ve İtalyan kuvvetlerinin de teslim olmasıyla beraber Mihver tarafının Kuzey Afrika macerası sona ermiş bulunuyordu. İtalyanlar ise önceden de ellerinde bulundurdukları sömürgelerini kaybetmişti. Alman kuvvetleri kısa bir zaman zarfında yenilgiye uğratılabilecek iken Rommel’in olağanüstü komuta yeteneği, kısa vadede Almanlara büyük zaferler kazandırdı. Uzun vadede ise Alman lojistiğinin yetersizliği, silah ve mühimmat eksikliği ile ikmal hatlarının yetersizliği baş gösterdi. Cephede yayılan salgın, Almanlara savaşı kaybettirdi. Belki Hitler Moskova’ya olan ilgisini El-Alamein’e gösterseydi, Almanlar savaşı kazanabilir ve petrol yataklarına ulaşarak hem İngiltere’yi, hem de Sovyet Rusya’yı saf dışı bırakabilirdi.
KAYNAKÇA
1: Hoffmann, Karl (2004). Erwin Rommel, 1891–1944. Commanders in Focus. London: Brassey’s. ISBN 1-85753-374-7.
2: Butler, Daniel Allen (2015). Field Marshal: The Life and Death of Erwin Rommel. Havertown, PA / Oxford: Casemate. ISBN 978-1-61200-297-2.
Butler, Rupert (3 March 2016). SS Hitlerjugend: The History of the Twelfth SS Division, 1943–45 (PDF). Amber Books Ltd,. ISBN 978-1-78274-294-4.
3: Panzer battles, 1939-1945 : a study of the employment of armour in the Second World War / F.W. von Mellenthin; translated by H. Betzler; edited by L.C.F. Turner
Arif Emre Alptekin