Şehzâde Ertuğrul Osman Efendi, dedelerinin hanesi sayılan Topkapı Sarayı’na birkaç adım mesafede, yine dedelerinin yaptırıp vakfettiği bir selâtin camiinde ancak ve ancak bir namazlık saltanat sürdükten sonra dedesi Sultan II. Abdülhamid’in türbe eşiğine defnedildi. Kendisi aynı zamanda Sultan Hamid’i gören son fâniydi.
18 Ağustos 1912’de İstanbul Nişantaşı sarayında dünyaya gelen, İmparatorluk Türkiyesi’nin devletlû necabetlû Ertuğrul Osman Efendi ‘si 97 yaşını 1 ay, 6 gün geçe gene aynı şehirde vefat etti. En yaşlı şehzâde (prens) sıfatıyla hanedanın 13 Mart 1994’ten beri reisi olan Ertuğrul Osman, Osman Gazi’nin 22. kuşak torunuydu. Monarşi sürse idi, İkinci Ertuğrul yahut Beşinci Osman sıfatını taşıyarak tahtta bulunacaktı (1954 – 1973 arasında Hânedan reisi olan 5. Murad’ın torunu Osman Fuad Efendi, 4. Osman sayılmalıdır.)
800 yıl boyunca gelip geçen bütün Osmanoğullarının; Saray görmüş son Şehzâdesi ve 95 yaşını geride bırakan ilk üyesiydi. Yalnız Türk değil, dünya tarihini de oluşturan muazzam bir hanedanın tahtı ve Sarayı görmüş bu üyesi 26 Eylül 2009’da toprağa verildi. Öylümüyle doğrudan padişah torunu olan şehzadeler nesli son buldu. Onunla birlikte bir devri de tarihe uğurladık.
… … …
Ertuğrul Osman Efendi; Sultan Hamid’in 7 oğlunun tam ortancası, Şehzâde Mehmed Burhâneddin Efendi’nin 2 oğlunun küçüğüydü. Burhaneddin Efendi’ye, 1913’te müstakil olan Arnavutluk tahtı teklif edildi fakat kabul etmedi.921’de Iraklı zabitlerce Irak tahtına davet edildiyse de, İngiltere karşı çıktı. Şehzâde 5 Haziran 1949’da vefat edince, cenazesi gemiyle İstanbul’a getirilmek istendiyse de tek parti hükümeti geminin yanaşmasına izim vermemiş, yolcular dahi açık denizde tahliye edilmişlerdi.
Fakat ailenin diğer üyeleri gibi Şehzâde Ertuğrul Osman’da her fırsatta kırgın olmadığını belirtti. Sürgündeki Hanedanın hiçbir üyesi, hiç bir gizli servisin oyununa gelmedi ve saltanat taç, taht talebinde bulunmadı hatta aile temsilcileri “Hanedanlık bitti şimdi sadece aileyiz“,“O imparatorluk da Türkündü bu cumhuriyette Türkün” dediler.
1974’lerde hükümet, ancak Osmanlı hanedanının Saray terbiyesi ve Türk ananesiyle büyümüş pek çok erkek ferdi vefat ettikten sonra, komünist militanlar için çıkardığı af kanununa bir fıkra ekleyerek, çıkan af ile Osmanoğulları’nın erkek âzâsının da Türkiye’ye girişine imkân sağladı.
Anarşist ve komünistlerle birlikte bahş edilen bir af! İmkân veya izin değil de af ile…
Ertuğrul Osman 1974’de ki bu aftan sonra, ailenin diğer üyelerini takiben, 1992 yılında Türkiye’ye geldi. Belki hanedanın sürgündeki bazı erkek üyeleri gibi “şehzâdeyi civanbaht mı, şehzâdeyi bedbah mı?“ denilebilecek bir hayat sürmedi lakin Türkiye vatandaşlığına geçebilmek için bir hayli beklemesi de gerekti.
[nggallery id=44]
2004’de Başbakan Erdoğan, Osman Efendi’yi New York’taki evinde ziyaretle T.C. vatandaşlığı verdi. O zaman tarih şuurundan bîhaber bazı zevatın “ Hiç T.C. başbakanı şehzâde ziyaret eder mi?” diyerek inkılâp yobazlığı ayıbını irtikâb ettiklerini hepimiz hatırlıyoruz.
Şehzâde Ertuğrul Osman, Türk vatandaşlığına kabulünden sonra “ne hissediyorsunuz” diye sorulduğunda “ Ben zaten Türktüm, Türk doğdum Türk öleceğim, ama tabi bu güne kadar vatansız, pasaportsuz geziyordum şimdi Türk vatandaşlığına kabul edildiğim için bahtiyarım” demişti.
Ertuğrul Osman Efendi, Almanca, Fransızca ve İngilizce’yi ana dili gibi bilir; Türkçe’yi de uzun zaman yurt dışında yaşadığı halde, İstanbul Türkçesiyle fevkalâde güzel konuşurdu. Yakışıklı, güzel giyinen, kibar, kültürlü, esprili ve karizmatik bir zât idi. Yaşına rağmen hâfızasına en ufak halel gelmemişti. Saltanat yaşasa idi padişah olması gereken bu şehzâdenin heybet ve meziyetlerine bakıp, çok sıradan bazı cumhurbaşkanlarını düşüldükçe, gülmemek elde değil !
Osmanlı hanedanının bu unvansız reisi 97 yaşındaki Ertuğrul Osman Efendinin cenazesi de tam bir Türkiye panoraması oldu. Sultanahmed Camii avlusunu dolduran yaklaşık 5000 kişinin yanı sıra bakanlar, yazarlar, tanınmış aileler, seçkin gazeteciler, tarihçiler, bürokratlar cenazede hâzır bulundu. Hatta merasimin mehabetiyle kalabalığı gören bir turist kitlesinin gazetecilere “Prensiniz için çok üzgünüz” taziyesini bildirdiğine de bizzat şahit olduk.
Türkiyede en son 1918’de Sultan Reşad’a cenaze merasimi yapılmıştı. O tarihten sonra Türkiye’de cenaze merasimi icra edilen ilk hanedan reisi oldu. Daha da önemlisi erkânı devlet ve halkın katılımı ile icra edilen bu mutantan merasimi, cenazenin şahsında Osmanlı ailesine bir nevi iade-i itibar olarak da okumak da yerindedir. Bu bakımdan Ertuğrul Efendinin vefatı bir devrin kapanışı olduğu gibi eskiyle barışık yeni bir devrinde açılışı mesabesindedir.
Tarihimizi ilmek ilmek inşa eden hanedanın son saraylı şehzâdesi Ertuğrul Osman Efendi’ye Allahtan rahmet diliyoruz.
Eruğrul’dan Ertuğrul’a
Şehzade Ertuğrul Efendi dünyaya geldiğinde; bir şehzadenin doğduğu ve isminin Ertuğrul konulduğu ilan olunarak tebrik kabulüne başlanmış. Bu haberi zamanın gazetesinde okuyan Süleyman Nazif’in anlık bir telaş ve şaşkınlık ile yerinden fırlayarak “Eyvah ! Eyvah! bunlar yine baştan başlıyorlar” diye Ertuğrul Gaziye nazire ile nükte yaptığı rivayer edilir.
Cenazeden Fotoğraflar
[smooth=id:46;]
Not: orjinal halini görmek için fotoğrafın ortasına tıklayın !
> |